3 Eylül 2013 Salı

Türkiye'den Almanya'ya Göç - Migration From Turkey (1961-2011)


Türkiye’den Almanya’ya Göç
(1961-2011)
Bu sergi, bundan elli yıl önce, 1961’de başlayan ve o dönemde savaş sonrası Almanya’da ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için yapılan resmi anlaşmalar gereği Türkiye İş ve İşçi Bulma Kurumu tarafından gönderilen Anadolu insanının öyküsünü değişik bir dille anlatmayı amaçlamaktadır.
Sergi, insanımızın o yılların deyişiyle “bir dilim ekmek uğruna diyar ellere göçü”nün öyküsünü ayrıntılarına girmeden ama genel bir görüşü ve düşünce bütünlüğü etrafında aktarmayı, bunu yaparken de görsel malzeme ile işgücü göçünün temel niteliklerini, toplumsal değişimleriyle yarattığı sonuçları bu anlamda canlandırmayı da hedefliyor.
Serginin üzerinde yükseldiği ana kavram ve düşünceyi, işgücü göçünün diğer Avrupa ülkelerinden (İtalya, İspanya, Yunanistan ve o dönemin Yugoslavyası) gelen işçilerle de hızla arttığı ve yarattığı sosyal sonuçların belirgin hale geldiği yıllarda ünlü İsviçreli yazarın “Biz işgücü istedik ancak karşımıza insanlar geldi…” şeklindeki tanımlaması belirlemektedir.

Migration from Turkey
(1961-2011)
This exhibiton aims to tell about the Anatolian people who has been sent to Germany by the force of agreements before 50 years by Turkish Employment Institution in order to close the labor force gap after the war in Germany.
The exhibition intends to relay the story of our people who had gone to “foreign lands for the sake of a slice of bread” with a general appearance and integrity of notion. While doing this, the target is enlivening the basic essence of labor force migration and its results, which the social changes had shaped, with visual materials.

The speech of famous Swiss writer determines the basic concept and notion that the exhibition bases on. “We asked for workers. We got people instead” ... Those years that the labor force migration rised quickly with workers from other European countries (Italy, Spain, Greece and former Jugoslavia) and the social consequences came into focus...



 “Uluslararası göç, dünyanın dört bir yanında siyaseti ve toplumları yeniden şekillendiren ulusaşırı bir devrimin parçasıdır. Göç, pek çok ülke için emek göçü, mülteci ya da kalıcı yerleşimci gibi bir tip değil, aynı anda bunların hepsidir.”

“International migration is part of a transnational revolution that is reshaping societies and politics around the globe. Most of countries do not simply have one type of immigration, such as labour migration, refugees or permenant settlement, but all of these types at once.”
Prof. Dr. Stephen Castels
Sydney Üniversitesi Uluslararası, Göç Enstitüsü Direktörü
International Immigration Institute, Director at Sydney University


 “Göç tek yönlü bir yolculuktur. Geri dönülecek bir ’yuva’ yoktur.”

“Immigration is a one-way road. There is no home to return to.”
Stuart Hall
Birmingham University ve Open University, Öğretim Üyesi
Professor at Birmingham University and Open University



“Göçmenlerin ilk kuşağı ‘gurbet’ ellerinde geçen zamanı askerlik hizmetine benzer şekilde geçici bir yaşam biçimi gibi algılamışlardır. Onlar için kesin dönüş günümüze dek devam eden bir düş olmuştur. Buna karşın ikinci ve üçüncü neslin tasavvurları çok farklı nitelikler taşımaktadır.”

“The firsteration of migrants, had accepted as a life-style their days at ‘abroad’, as a temporary military mission. Definite return has been a big dream until nowadays. However, for second and third generations, dreams have a different nature”
Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat
Boğaziçi Üniversitesi
Boğaziçi University



“Euro-Türkler için ulusaşırılık, anavatanı sık sık ziyaret edebilmeyi mümkün kılan coğrafi yakınlık tarafından desteklenmektedir. Bunlar aynı zamanda, ulusaşırı kimlikler oluşturmak üzere, iletişim ve ulaşım teknolojisinden faydalanan küresel köylüler haline gelmişlerdir.”

“For Euro-Turks, transnationalism is supported by geographical proximity which makes easier to visit their homeland frequently. They meanwhile, become global villagers who profits all facilities as communication and transporting technology, in order to create transnational identities.”
Prof. Dr. Ayhan Kaya
İstanbul Bilgi Üniversitesi
İstanbul Bilgi University



“Göç ve yerleşme, göçmenin geriye kalan hayatını kuşatabilecek ve sonraki kuşakları da etkileyen çok uzun soluklu bir süreçtir. Göç, daha iyi bir yaşam şansı arayışındaki kişinin, doğduğu yerle köklerini koparması ve yeni bir ülkede çabucak asimile olması gibi basit bireysel eylem olarak düşünülemez.”

“Migration and settlement is a long-drawn-out process, which will be played out for the rest of migrant’s life, and affect subsequent generations too. Migration is hardly ever a simple individual action in which a person decides to move in search of better life-chances, pulls up his/her roots and quickly assimilated in the new country.”
Prof. Dr. Stephen Castels
Sydney Üniversitesi Uluslararası Göç Enstitüsü Direktörü
International Immigration Institute Director at Sydney University


 “Uluslararası göç hareketleri son yarım yüzyılda beş kıtayı etki alanı içine alan, değişik faktörlere dayanan, ulus kavramını sorgulamayı sürdüren, demografik açıdan milyonlarca insanı kapsayan bir süreç olmaya devam etmektedir.”

“International immigration movement, has been a larger process which contains five different continent, depends on different factors, examines ‘nationality’ concept and concerns millions of people from a demographic point of view.”
Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat
Boğaziçi Üniversitesi
Boğaziçi University



“İstasyonun yanındaki geniş alana toplanan kalabalık bütün ülkedeki köylerin haritası gibidir. Köyler birbirinden uzaklıkları bir iki metreye indirgenmişçesine birbirine yakınlaşmıştır. Birtakım söylentiler ve öneriler birarada tutar insanları. Sanki aralarında bir çeşit pazarlık sürüp gitmektedir. (...) Bir yerde yarım günlük bir iş, falanca iş yeri için ‘torpil’ vaadi, ucuz bilet konusunda aracılık, bir tartı alabilmek için gerekli sermayenin ödünç verilmesi gibi.”

“The crowd in the large piazza by the station is like a map of the whole country’s villages dramatically shifted so that the distances between them have been reduced to a few yards. What holds them together are rumours and propositions. A kind of trade is going on. (...) The promise of a word dropped in such-and-such an office, a contact for a cheap ticket, the loan of the capital necessary to buy a weighing machine.”
John Berger



“Bir insanın göç etme kararını, dünyadaki belli bir ekonomik sistemin bağlamı içinde düşünmek gerekir. Siyasal bir kuramı pekiştirmek için değil de, böyle bir insanın başına gelenleri doğru değerlendirmek için yapmak gerekir bunu. Bu ekonomik sistemin adı yeni sömürgeciliktir.”

“A man’s resolution to emigrate needs to be seen within the context of a certain world economic system. Not in order to reinforce a political theory but so that what actually happens to him can be given its proper value. That economic system is neo-colonialism.”
John Berger



“Türkler genellikle Avrupalılarla içiçe değiller. Günlük yaşamlarını büyük nispette kendi kurdukları paralel bir toplumda sürdürüyorlar. Alışveriş, eğlence ve giderek artan bir yüzde için çalışma hayatının dili Türkçe. Eskisine göre bir yandan Avrupa’da daha yerleşik olan Türkler, bir yandan da ayrışıyorlar.”

“Turks are not interacting with europeans. They generally live their daily life in a paralel society which they themselves created. Shopping, entertainment and for a larger group work live’s language is turkish. Turkish migrants are much more settled than before in Europe, but on the other hand they are getting much more isolated from europeans.”
Dr. Gündüz Vassaf
Psikolog
Psychologist


“Üstündekileri çıkarıp yüzlerce başka işçi adayıyla birlikte sıraya giriyor. Kendilerini muayene etmekte kullanılan araç ve gereçlere kaçamak bir göz atıyorlar sıradakiler (bunlara uzun uzun bakmak şaşkınlıklarını açıklamak olurdu). Birbirlerine de kaçamak bakışlarla bakıyorlar. (...) Tanımadığı insanların önünde çırılçıplak soyunmasını istemelerinin yarattığı utanç. Komut veren görevlilerin konuştukları anlaşılmaz dil.”

“He strips and lines up with many hunreds of other novice migrants. They glance hastily (to stare would be to show their astonishment) at the implements and machines being used to examine them. (…) The humiliating demand to be naked before strangers. The incomprehensible language spoken by the officials in command.”
John Berger


 “Sağlamlar çürüklerden ayrılıyor. Beş kişiden biri sağlam çıkmayacaktır. Sağlam çıkanlarsa yeni bir hayata başlayacaklardır. Birtakım aygıtlar vücutlarının içinde görünmeyen bir şeyleri muayene etmektedir. Aralarında bu fırsatı ele geçirmek için sekiz yıl beklemiş olanlar vardır.”

“The fit are being sorted from the unfit. One in five will fail. Those who pass will enter a new life. Some machines are examining what is invisible inside their bodies. Some have waited eight years for this chance of crossing.”
John Berger



 “Euro-Türkler basmakalıp bir şekilde, Türkiye’de Almancı, Batı’da ‘yabancı’ olarak temsil edilmektedirler. Türkiye’de hâlâ, Türkiye kökenli göçmenlerin ve çocuklarının, günün birinde vatanlarına geri dönecek gurbetçiler olduklarına inanılmaktadır.”

“Euro-Turks basically are known as ‘gastarbeiter/ expatriate’ in Turkey, and in the West they are represented as ‘stranger’. In Turkey, still, there is a belief that all Turkish migrants and their childs are ‘expatriates’ who one day, will be back to their homeland.”
Prof. Dr. Ayhan Kaya
İstanbul Bilgi Üniversitesi
İstanbul Bilgi University



“İşçi ailelerin, önceden gelen ve Avrupa’da doğan çocuklarına ilişkin farklı tutumları çocukları ve özellikle kendi aralarındaki ilişkileri etkiliyor. (...) Türkiye’den gelen ablalar okula gönderilmez, evde küçük kardeşlerine bakmak, anneye yardım etmekle yükümlü tutulurken, Avrupa’da doğup, orada okula başlayanlar büyüdükçe, evde kalan ablaları onlar için alay konusu oluyor.”

“Laborer family’s different behaviours to their childs between Turkey-born and Europe-born affect relationships between brothers/sisters. (...) Coming from Turkey sister are not sent to school, they have responsability to look after to their little sister and brother and to help their mother for houseworks, On the other hand, childs who were born in Europe and went to school there, when grove up, they kitting their home-stay big sisters.”
Dr. Gündüz Vassaf
Psikolog
Psychologist


“Göçmen, kendisini çevreleyen tekli kültüre karşı anlayış geliştirmek suretiyle hayatta kalır. Kültürler arasındaki yolculuğu, kendini yeniden keşfetmek ve yaşamını değiştirmek için harcadığı enerji ve azim, tüm bu unsurlar onu yalnız kılmaktadır. Karşılaştığı zorlu koşullar zamanla kişiliğini belirler. Bükülmeyi öğrenemezse, kırılacaktır. Hayatta kalma konusunda ustalaşır. Huzursuz yaşamı ve devamlı olarak bir mekândan diğerine taşınması, kalıcı dostluklar ve komşuluklar kurmasına izin vermez. Yaşanan sayısız veda ve ayrılık kişiyi hissizleştirir ya da yavaşça öldürür.”

“The migrant survives by means of developing a consideration against the modaic culture that surrounds him. The journey of him between cultures, re-exploring himself and the energy and determination in order to change his life, all these facts, excides him. The formidable conditions he faces determines his personality in time. He will be broken unless he learns to be bent. He becomes a master of survival. He can not constitute lasting friendship and neighbourhood because of his disturbed life and moving from a place to another continually. The infinite farewells and seperations make him senseless or kill him slowly.”
Dilek Zaptçıoğlu
Gazeteci-yazar
Journalist- author




almanya mektubu
burası almanya - münih hannover berlin
ankara yerinde mi ankara yerinde mi
ağlar durur gözlerimde
kırk bin gelin
yüreğini oydum mermer bir heykelin
yıllardır bin götürür
bir getirir bu gemi
ankara yerinde mi ankara yerinde mi
burası almanya - münih hannover berlin
buraya bırakıp geldim gençliğimi
bu hasret bu dert yer bitirir beni
ankara yerinde mi ankara yerinde mi

Sefa Kaplan
letter from germany
here is germany- munich hannover berlin
is everything okey in ankara
crying four thousand bride
in front of my eyes
I carved the heart of marble sculp
this ship carries
thousand of people for years
is everything okey in ankara
here is germany- munich hannover berlin
I gave up my youth and came here
Longing and pain devours me
is everything okey in ankara

Sefa Kaplan





Almanya’da Çöpçülerimiz
Ne duruyoruz be kardeş,
aylık bin yeşil Mark
Varalım, dağılalım kartal
Anadolu’dan yeryüzüne
Beyler altın uykularından
uyanmak üzere
haydi yollarını temizleyelim
Al güneşten bile
utanmadan;
pis el, pis yürek

Fazıl Hüsnü Dağlarca
Our Street-Sweepers in Germany
Why stay behind?
For a thousand green marks a month
Let’s go and spread out from eagle
Anatolia, to the face of the earth.
Those foreign gentlemen are about
to wake from their golden sleep,
come on, let’s sweep their streets
Feeling no shame in the face of
crimson sun.
Hands filthy, hearts filthy.

Fazıl Hüsnü Dağlarca





Teşekkürler
Nermin Abadan-Unat
Fahri Aral
John Berger
Stephen Castels
Stuart Hall
Sefa Kaplan
Ayhan Kaya
Jean Mohr
Gündüz Vassaf

Dilek Zaptçıoğlu

Arşivler
Cumhuriyet
Hürriyet


Not: Bu çalışma, 2011 Frankfurt Kitap Fuarı'nda sergilenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder